
Geleneksel Çin
tıbbıyla Batı tıbbın arasındaki fark nedir?
-
Batı tıbbının gelişmesini
sağlayan esas araştırma yöntemi insan vücudunun
incelenmesidir. Oysa GÇT, doğayı gözlemleyerek suyun akımını,
mevsim değişikliğini ve gece-gündüz değişimini inceledikten
sonra evrenin kozmolojik prensiplerini oluşturmuştur. Sonradan
bu prensipler devlet kuruluşunda, sosyal düzenin oluşumunda,
sanatta ve tıpta uygulanmıştır. Nitelik prensibini kullanarak,
GÇT küçükten büyüğe ve geriye doğru yorum yapma kapasitesine
sahiptir. Bu yöntemi Batı tıbbında da bazen görmek mümkündür.
Örneğin, hareketli A tipi kişiliğine sahip insanların güçlü ve
hareketli bağışıklık sisteminden dolayı otoimün hastalığına ve
ateroskleroza daha yatkın oldukları bilinmektedir. Durgun C
tipi kişiliğine sahip olanlar ise yavaş çalışan bağışıklık
sistemine sahiptirler ve bu nedenle bu kişilerin kansere
yakalanmaya daha yatkın oldukları gözlemlenmiştir.
-
Batıda, pratik uygulamalarla
kıyaslanmada teoriye daha büyük önem verilmektedir. Neticede
pratik çalışmalar mevcut teori tarafından yönetilmekte (yani
deduktif yaklaşım hakimdir) ve teoriye zıt olan
bulgular otomatik olarak reddedilmektedir. İnduktif
karakter taşıyan Geleneksel Çin Tıbbındaki çalışmalar
pratiğe daha çok güvenmektedir. Bu durumda teoriler pratikte
alınan sonuca göre sorunu yorumlamaktadır.
-
Batı tıbbının amacı, kişinin hastalık
tarihçesini duruma uygun olan hastalığın sert teşhis
çerçevesine göre yerleştirmektir. Fakat hastalığın teşhis
çerçevesinin dar olmasından dolayı doktor hastanın kelime,
duruş ve hareketleriyle ilettiği enerjiyi umursamamaktadır.
Buna zıt olan GÇT muayenesi esnasında, Batı yönteminden farklı
olarak, hastanın tüm şikayetleri, belirtileri, alışkanlıkları
ve davranış tercihleri bir arada değerlendirilerek sağlık
sorununun tam resmi oluşturulmaktadır. Hastanın yapmış olduğu
her şikayetin ve hastalık belirtisinin mantıklı bir izahatı
mevcuttur. Amerika Birleşik Devletleri Columbia Üniversitesi
Cerrahi biriminin başkan yardımcısı,
New York Presbyterian/Columbia
Üniversitesi Tıp Merkezi Kalp Enstitüsü’nün Müdürü
Prof. Dr. Mehmet Öz, her yıl ABD’nin en iyi tıp doktorları
listesine seçilmektedir. Hem cerrahideki başarılarıyla hem de
yazılarıyla ünlü olan Prof. Dr. Mehmet Öz’ün araştırmalarına
dayanarak by-pass kalp ameliyatı olan kişilerin %33’ünün bir
yıl içersinde ayni şikayetlerle tekrar hastaneye baş
vurdukları saptanmıştır. Yapılan muayenelerde herhangi bir
kalp sorunu olmadığı tespit edildikten sonra hastaya depresyon
teşhisi konulmaktadır. Bu örnek Batı tıbbının teşhis
çerçevesinin belli durumlarda ne kadar dar olduğunu göz önüne
sermektedir.
-
Batı tıbbının tedavisi
sırasında doktorun hedefi hastalığı yenmek olduğu
halde, GÇT’da tedavi edilen, hastalık yerine hastanın
kendisidir. Çin tıbbına göre hastalık vücuttaki dengesizlikten
ortaya gelmektedir. Tedavi yoluyla durum tekrar dengeli hale
getirilerek hastanın savunma-temizleme mekanizmalarının
devreye sokulmasıyla hastalığın yenilmesi sağlanmaktadır.
-
Batı tıbbının yöntemi, kişinin
özelliklerini genelde dikkate almadan belli hastalıkları belli
ilaçlarla tedavi etmeye çalışmaktır. Bu nedenle çoğu
durumlarda ya ilacın yan etkisi görülmekte ya da ilaca
alışkanlık oluşmaktadır. GÇT’da ise, benzeri hastalıklar
farklı kişisel özelliklere sahip olan insanlarda oluştuğu
zaman farklı şekillerde tedavi edilmektedir.. Bu nedenle her
defasında uygulanan akupunktur noktalarının reçetesi
farklıdır.
-
GÇT’nın uygulanması esnasında
(akupunktur, masaj, tai-chi olsun) etki büyük çoğunlukta kısa
sürede oluşurken, Batı tıbbının tedavisinde bu her zaman
olmayabilir üstelik kronik hastalıkların ilaç tedavisi genelde
uzun sürmektedir.
 |
|