Geleneksel Çin tıbbıyla Batı tıbbın arasındaki fark nedir?
 

    1. Batı tıbbının gelişmesini sağlayan esas araştırma yöntemi insan vücudunun incelenmesidir.  Oysa GÇT, doğayı gözlemleyerek suyun akımını, mevsim değişikliğini ve gece-gündüz değişimini inceledikten sonra evrenin kozmolojik prensiplerini oluşturmuştur. Sonradan bu prensipler devlet kuruluşunda, sosyal düzenin oluşumunda, sanatta ve tıpta uygulanmıştır. Nitelik prensibini kullanarak, GÇT küçükten büyüğe ve geriye doğru yorum yapma kapasitesine sahiptir. Bu yöntemi Batı tıbbında da  bazen görmek mümkündür. Örneğin, hareketli A tipi kişiliğine sahip insanların güçlü ve hareketli bağışıklık sisteminden dolayı otoimün hastalığına ve ateroskleroza  daha yatkın oldukları bilinmektedir. Durgun C tipi kişiliğine sahip olanlar ise yavaş çalışan bağışıklık sistemine sahiptirler ve bu nedenle bu kişilerin kansere yakalanmaya daha yatkın oldukları gözlemlenmiştir.
    2. Batıda, pratik uygulamalarla kıyaslanmada teoriye daha büyük önem verilmektedir. Neticede pratik çalışmalar mevcut teori tarafından yönetilmekte (yani deduktif yaklaşım hakimdir) ve teoriye zıt olan bulgular otomatik olarak reddedilmektedir. İnduktif karakter taşıyan Geleneksel Çin Tıbbındaki çalışmalar pratiğe daha çok güvenmektedir. Bu durumda teoriler pratikte alınan sonuca göre sorunu yorumlamaktadır.
    3. Batı tıbbının amacı, kişinin hastalık tarihçesini duruma uygun olan hastalığın sert teşhis çerçevesine göre yerleştirmektir. Fakat hastalığın teşhis çerçevesinin dar olmasından dolayı doktor hastanın kelime, duruş ve hareketleriyle ilettiği enerjiyi umursamamaktadır. Buna zıt olan GÇT muayenesi esnasında, Batı yönteminden farklı olarak, hastanın tüm şikayetleri, belirtileri, alışkanlıkları ve davranış tercihleri bir arada değerlendirilerek sağlık sorununun tam resmi oluşturulmaktadır. Hastanın yapmış olduğu her şikayetin ve hastalık belirtisinin mantıklı bir izahatı mevcuttur. Amerika Birleşik Devletleri Columbia Üniversitesi Cerrahi biriminin başkan yardımcısı, New York Presbyterian/Columbia Üniversitesi Tıp Merkezi Kalp Enstitüsü’nün Müdürü Prof. Dr. Mehmet Öz, her yıl ABD’nin en iyi tıp doktorları listesine seçilmektedir. Hem cerrahideki başarılarıyla hem de yazılarıyla ünlü olan Prof. Dr. Mehmet Öz’ün araştırmalarına dayanarak by-pass kalp ameliyatı olan kişilerin %33’ünün bir yıl içersinde ayni  şikayetlerle tekrar hastaneye baş vurdukları saptanmıştır. Yapılan muayenelerde herhangi bir kalp sorunu olmadığı tespit edildikten sonra hastaya depresyon teşhisi konulmaktadır. Bu örnek Batı tıbbının teşhis çerçevesinin belli durumlarda ne kadar dar olduğunu göz önüne sermektedir.
    4. Batı tıbbının tedavisi sırasında doktorun hedefi hastalığı yenmek olduğu halde,  GÇT’da tedavi edilen, hastalık yerine hastanın kendisidir. Çin tıbbına göre hastalık vücuttaki dengesizlikten ortaya gelmektedir. Tedavi yoluyla durum tekrar dengeli hale getirilerek hastanın savunma-temizleme mekanizmalarının devreye sokulmasıyla hastalığın yenilmesi sağlanmaktadır.
    5. Batı tıbbının yöntemi, kişinin özelliklerini genelde dikkate almadan belli hastalıkları belli ilaçlarla tedavi etmeye çalışmaktır. Bu nedenle çoğu durumlarda ya ilacın yan etkisi görülmekte ya da ilaca alışkanlık oluşmaktadır.  GÇT’da ise, benzeri hastalıklar farklı kişisel özelliklere sahip olan insanlarda oluştuğu zaman farklı şekillerde tedavi edilmektedir.. Bu nedenle  her defasında uygulanan akupunktur noktalarının reçetesi farklıdır.
    6. GÇT’nın uygulanması esnasında (akupunktur, masaj, tai-chi olsun) etki büyük çoğunlukta kısa sürede oluşurken, Batı tıbbının tedavisinde bu her zaman olmayabilir üstelik kronik hastalıkların ilaç tedavisi genelde uzun sürmektedir.